Kemanın bir teli kopmasına rağmen, konserine devam eden büyük kemancı “Niccolo Paganini”; bu durumun, insanları çok etkilediğini fark etti. Ve sonraki konserlerine yıpranmış teller ile çıkmaya başladı. Konserin en başında tam olan tellerini, performans sırasında, tek tek koparıyor ve genellikle; konseri, tek bir tel kalıncaya kadar devam ettiriyordu. Yapmış olduğu bu abartılı şov gösterisi; hastalıklı ve garip görüntüsü ile birleşince, izleyenler arasında şöyle bir dedikodu yayıldı:
Paganini, şeytan ile anlaşma yapmıştı. Sahnedeki performansına, bizzat şeytan
yardım ediyordu.
Elbette; kumar tutkusu, aşk ilişkileri ve cimriliği de bu dedikoduların yayılmasını hızlandırdı ve en sonunda; ölümünün ardından, kilise; onun bedenini gömmeyi reddetti ve cenazesi; tam 4 yıl boyunca, oradan oraya sürüklendi. Biz; bu videoda, bu ilginç hikayenin ayrıntılarını incelerken, aynı zamanda; onun, çalgı kullanmak konusunda nasıl bir devrim yapmış olduğuna bakacağız.
yüzyılın ilk yarısı, aslında, bir nevi usta çalgıcılar dönemi. Bu usta çalgıcılar; var olan teknikleri geliştirerek ya da yeni teknikler ortaya koyarak, icra konusunda; aşılması neredeyse imkansız bir seviye belirlemişlerdi. Bu gelişmenin bir sonucu olarak; müziğe yeni bir amaç, yeni bir perspektif getirmişlerdi. İşin özü; sahnede, cambazlık gerektiren pasajlar çalıp ustalığını göstererek; seyirciye, unutamayacakları bir şov izletmekti. Hal böyle olunca, müzikaliteden ödün verildi. Eserlerde; müziksel değerin ikinci planda olduğu, cambazlığa olanak sağlayan, ustalığı ön plana çıkaracak pasajlara önem verildi.
Paganini, tam olarak böyle. Bir usta çalgıcı. Bir şovmen. İtalya’da, Cenova kentinde, yoksul bir ailede dünyaya geldi. Babası, Antonio Paganini; müziği çok seven bir esnaftı ve çocuğunun da müziğe olan ilgisini, kısa sürede fark etti. Ve onu, hemen, keman eğitimine başlattı. Çocuğu üzerinde otoriter davranan Antonio; katı bir disiplin ile, Paganini’yi uzun saatler boyunca çalıştırarak, ondan yüksek beklentileri olduğunu her zaman kendisine hissettiriyordu. Paganini; yüksek yeteneği ve babasının uygulamış olduğu katı disiplin ile, ilk öğretmenini kısa sürede geride bıraktı. Ve babası ile beraber, yeni bir öğretmen arayışına girdiler.
Alessandro Rolla. O zamanın; büyük kemancısı, şefi ve bestecisiydi. Babasının düşüncesi; çocuğunu, onun yanına vermekti. Tanışma hikayeleri tam olarak şöyle:
Rolla, tanışmanın gerçekleşeceği gün çok hastaydı ve evine gelen misafirler ile ilgilenemedi. Fakat, bir odada Rolla’nın keman ve notalarını gören Paganini; hemen işe koyuldu ve notada gördüklerini çalmaya başladı. Çaldığı notalar, Rolla’nın bestelediği son keman konçertosuna aitti. Performansı duyar duymaz hasta yatağından kalkan Rolla; çocuğun yanına gelerek ona şöyle dedi:
“Sana benim de öğreteceğim bir şey kalmamış. Gidip kompozisyon öğrenmelisin.”
Paganini de öyle yaptı. 15 yaşına geldiğinde, bir keman konçertosu yazdı. Fakat bu konçertoda; öyle geçişler, öyle zor teknikler vardı ki; kendisinden başka çalabilecek biri yoktu. Sahip olduğu büyük eller sayesinde, çok zor olan pasajları kendisi çok rahat çalabilse de, bunlar; zaten pek çok kişi için çalınması fiziksel açıdan imkansız olan pasajlardı. Paganini; Avrupa’nın pek çok yerinde, kendi parçalarından oluşturduğu bir repertuar ile pek çok konser verdi.
Konserlerinden birinde, kemanın bir teli koptu. Ama o, bunu umursamadan çalmaya devam etti. Bunu gören seyirciler; tabiri caizse, kendilerinden geçtiler. Paganini; o gün, şunu fark etti: Bu durum, onun seyirciye vermek istediği mesajı destekliyordu. Bir teli eksik olan bir keman ile çalmak, sanatındaki ustalığın seyirci tarafından anlaşılmasını kolaylaştırıyordu.
Daha sonra, bu şovunu geliştirdi ve yıpranmış teller ile sahne almaya başladı. Konser esnasında telleri bilinçli bir şekilde koparan Paganini; sadece bir tel ile konseri tamamlıyordu. Hatta; bazen o teli de koparıyordu.
Onun keşfetmiş olduğu bu şovmenlik, kendisine büyük bir ün getirdi. Zaten, akıl alması zor yeteneği ve keman üzerindeki hakimiyeti; ufak bir göz boyama ile büyük bir etki uyandırıyordu. 1828 yılında gittiği Viyana’da, gazeteler; haftalar boyunca, ondan bahsetti. Paganini hayranları türedi. İnsanlar; şapka, elbise atkı, çizme ve eldivenlerine; “Paganini tarzında” anlamına gelen “à la Paganini” yazdırıyordu. Yani, o; müzik dışında, moda ve popüler kültüre de etki ediyordu. Eğer, günümüzde; müzik dünyası, biraz da şov
dünyası anlamına geliyorsa; bunun temellerini atan ilk kişilerden biriydi, Paganini. Ona karşı ilgi o kadar büyüktü ki; 1832’de, İngiltere ve İskoçya’ya yaptığı gezi; kendisine çok para kazandırarak onu zengin biri haline getirdi.
Ama tabii ki, büyük kemancının hikayesi; burada da bitmiyor.
Ortaya koyduğu karakter; insanların zihninde öyle bir şey inşa etti ki, bu durum; onu, ölümden sonra bile rahat bırakmayacaktı. Paganini; keman üzerinde o güne kadar kullanılmış olan teknikleri ya geliştirip kullanıyor, ya da kendisine özgü yeni teknikler buluyordu.
İşte, onun; keman çalma konusunda geliştirdiği veya ilk defa uyguladığı tekniklerden bazıları:
“ricochet, çift trill, yay kullanırken pizzicato; üçlü, altılı, sekizli aralıklarıyla çift tel; yapay harmonik, doğal harmonik, ossia varyantları, scordatura.”
Bütün bu teknik ilerlemeler, onu; enstrümanistler arasında, bambaşka bir yere koyuyordu. Onun sahnede yaptıklarını açıklamakta zorlanan izleyiciler; bu durum ile alakalı birtakım söylemler geliştirdiler.
Bir konserinden sonra, Paganini’yi ziyaret den bir izleyici; onun tüm sırrını çözdüğünü iddia etti. Bu kişi, Paganini sahnedeyken onun bir omzu üzerinde bir şeytan gördüğünü ve keman çalmasına bizzat bu şeytanın yardım ettiğini söyledi. Daha sonra, ortada hiçbir sebep yokken, Stendhal adında bir Fransız yazar; “Vie de Rossini” adlı eserinde, Paganini hakkında; metresini öldürdüğünü ve bundan dolayı, hapis yattığını yazdı. Hatta, Paganini; bu hapis sürecinde, keman üzerindeki hakimiyetini kazanmıştı. Artık, söylentilerin ardı arkası kesilmiyordu. Ünlü Alman şair Goethe bile; onu sahnede izledikten sonra, bir arkadaşına; onun, şeytanı anımsattığı yazdı.
Paganini ise; bu söylentileri, hiç mi hiç umursamıyordu. Hatta, bu söylentiler ile dalga geçiyordu. Geçirdiği hastalıklardan ötürü şeytana benzediğini ve bunun da, kökeninin bizzat kanıtı olduğunu söyleyerek bu dedikoduları tiye alıyordu. Ama şunu söylemek gerekir ki, onun dış görüntüsü gerçekten biraz tuhaftı. Büyük elleri ve ince yapısı; olağanüstü esnekliği, geçirdiği verem, frengi, ağır romatizma, bağ dokusu ve diş hastalıkları; onun görüntüsünü ilginç kılıyor ve bunlara; sahnedeki davranışları da eklenince, ister istemez, ortaya; açıklaması zor bir tablo çıkıyordu. Fakat, söylentilerin sebebi; bunlarla da sınırlı değil.
Bunların yanı sıra, Paganini; daha çok gençken, kumar oynamaya başlamış ve yıllar geçtikçe, bu durum; onun hayatını olumsuz yönde etkileyen bir bağımlılığa dönüşmüştü. Kumar. Onun için o kadar büyük bir
tutkuydu ki; hayatının bir tarafında keman, diğer tarafında ise, kumar vardı. Bu bağımlılığı yüzünden; bir gecede, tüm parasını kaybedebiliyor; hatta, parası kalmayınca, çıkarıp kendi kemanını bahis olarak öne sürebiliyordu. Ki; bir gece, kumarda kemanını kaybetmiş ve sahne almak için bir başkasından keman ödünç almak durumunda kalmıştı. İngiltere ve İskoçya’daki konser turlarından çok para kazanınca yapacağı ilk iş, Paris’e dönüp bir kumarhaneye ortak olmaktı. Fakat, işin sonunda, o kumarhane de iflas etti ve Paganini; bu işin sonunda, bazı değerli kişisel eşyalarını, hatta; enstrümanlarını satmak zorunda kaldı.
Onun yaşamış olduğu hayat tarzı; kumar alışkanlığı, romantik aşk ilişkileri, dini görüşü konusundaki gizemli tavrı; insanların aklındaki “Şeytan ile anlaşma yapmış.” düşüncesini netleştirdi. Sağlığı da gittikçe bozuluyordu. Gırtlak veremi olmasına rağmen, gece hayatına ara vermiyor ve aşırı hayat tarzına devam ediyordu. El titremeleri ve ağır romatizma ağrılarından sonra, sesini de kaybetti. Ve ömrünün sonlarına doğru; insanlarla, yazarak anlaşmak zorunda kaldı.
Onun cenazesi ile ilgili hikayeye gelecek olursak…
Artık durumu iyice ağırlaşan Paganini’ye, piskopos; son ayinini gerçekleştirmek üzere yerel bir bölge papazı gönderir. Fakat, Paganini; daha erken olduğunu dile getirerek, ayinin yapılmasını reddeder. Fakat; bu olaydan sadece bir hafta sonra iç kanamadan ölünce, artık; halkın gözünde, her şey netlik kazanır:
O şeytan ile işbirliği yapmış ve dinsiz bir olarak bu dünyadan göçmüştür.
Bu durumdan dolayı, kilise; defin işlemlerini reddeder ve cesedi; tam 4 yıl boyunca, mumyalanmış bir şekilde, oradan oraya taşınır. Şov dünyasının mimarlarından olan bu büyük kemancının; gerçekten, yaşamı kadar ölümü de ilginç bir hikayeye sahip. Onun müziği ile ilgili birkaç detaya değinerek videoyu bitirmek istiyorum.
Romantik Dönem’de yaşamış olan bu sanatçının; aslında, hiçbir akım ile bir bağlantısı yok. Onun romantik sayılmasının tek nedeni, keman çalma konusunda getirdiği yenilikler ve parçalarındaki özgünlük. Aslında o; icra konusunda bir devrim gerçekleştirerek ve bunu bir şova dönüştürerek, sadece kendi zamanını değil; kendisinden sonra gelen konser geleneğini de önemli ölçüde etkiledi. Bu, iyi ya da kötü yönlü bir değişim mi bilemem. Ama bugün, müzik dünyası; biraz da şov dünyası olarak kabul görüyor.
Onun keman için yazdığı “24 Capriccio”, müzik literatüründe önemli bir yere sahip. Bu eserler, keman virtüözlerinin sınırlarını zorlayan ve birçok kemancı için; hala, büyük bir meydan okuma niteliği taşıyan eserler. Onun çıktığı bu zor seviyeden etkilenen pek çok isim var.
Özellikle, “Franz Liszt” Ona, bir sonraki videoda değineceğiz.
Ama özellikle 20. yüzyılın başlarında, Sergey Rahmaninov gibi besteciler; onun müziğini sıkça
kullandı. Rahmaninov’un “Rhapsody on a Theme of the Paganini” adlı eseri, bu büyük kemancının temasını kullanarak bestelendi. Ayrıca; Franz Liszt, Johannes Brahms ve Robert Schumann gibi besteciler de Paganini’den esinlenerek kendi varyasyonlarını yazmışlardı.
Sonuç olarak; hem yaşamı hem de müziği ile, müzik tarihinin en önemli figürlerinden biri, Paganini. Ondan öğreneceğimiz çok şey var. Eğer; onun hakkında sizin de ulaşmış olduğunuz bilgiler var ise yorum kısmında, benimle paylaşmaktan çekinmeyin.
Bir sonraki videoda görüşmek dileğiyle, sevgiler.